Etiketler

Gizemli Benedict Derneği

          
  
YALNIZLIK - İZOLASYON: Gizemli Benedict Derneği'nin tüm üyeleri yalnız çocuklar. Hiçbirinin ailesi yok. Göründüğü kadarıyla toplum içinde de çok popüler çocuklar değiller. Belli bir arkadaş çevresinden söz edilmiyor. Çocuklar tamamen tek başına. Onları bağlayan hiçbir şey yok. Bu sebeple derneğe seçiliyorlar çünkü güçleri kendi içlerinden geliyor. Güç aldıkları başka kimse yok. Bay Benedict, bu çocukları bilinçli olarak seçiyor. Çocuklar tehlikeli bir göreve gidecekler, arkada bıraktıkları hiçbir şeyin olmadığından emin olmak istiyor. Ailesi olan bir çocuğun, her zaman için arkasında bir güç vardır. Bu da geri dönmek istemek için bir neden sayılır. Bay Benedict, geri dönmek istemeyecek çocuklar arıyor.

Aydınlanmışlar İçin Öğretim Enstitüsü, bir adanın üstüne inşa edilmiş; çocukları dünyanın geri kalanından izole etmeye yönelik bir okul. Buradaki izolasyonun amacı da aslında Gizemli Benedict Derneği'ndeki yalnızlık unsuruyla aynı. Aydınlanmışlar için Öğretim Enstitüsü; dünyanın geri kalanına karşı kötülük peşinde olan, bir çeşit gizli dernek. Okulun kurucusu Bay Curtain, öğrencileri aracılığıyla gönderdiği gizli mesajlar sayesinde dünyadaki herkesin düşüncelerini kontrol altına almayı amaçlıyor. Çocukları dünyanın geri kalanından uzak tutarak, onların bireysel olarak kendilerini geliştirmelerini sağlıyor. Ayrıca diğer insanlardan uzakta olmak, çocuklara kendilerini diğer insanlardan farklı hissettiriyor. Onlara yaptıkları kötülükten suçluluk duymuyorlar çünkü orada sevdikleri, güvendikleri kimse yok. Adadakiler dışında kimseyle bir iletişimleri olmadığı için, adanın dışındakilere sempati duymuyorlar.

Kitap boyunca yalnızlığın, güç getirdiği vurgulanıyor ancak yalnızlık, mutluluk getirmiyor.  Kitabın sonunda çocukların hepsi, bir şekilde aile ediniyorlar. Bayan Perumal Reynie'yi, Bay Benedict Constance'ı evlat ediniyor. Kate, babasını buluyor. Sticky, terk ettiği ailesine geri dönüyor. Kitap mutlu sonla bitiyor.


TELEVİZYON - MANİPÜLASYON: Bay Curtain, insanların düşüncelerini kontrol etmek için televizyon aracılığıyla sübliminal mesajlar gönderiyor. Bu mesajlar, insanları şekillendiriyor, tek bir tipe sokuyor. Onlara ne yapmaları gerektiğini söylüyor. Sosyal normları oluşturuyor. Herkesten aynı şekilde davranması bekleniyor. Farklı şekilde davrananlar toplumdan dışlanıyor. Zaten kimse farklı şekilde davranmayı düşünmüyor çünkü doğdukları andan itibaren, bu mesajlarla yetişiyorlar ve başka bir doğrunun olabileceğini düşünmüyorlar. Örneğin Bay Curtain'in gönderdiği mesajlardan biri; "Televizyonu her zaman açık bırakın." Kimse, televizyonu neden açık bırakması gerektiğini sorgulamıyor. Herkes böyle yapıyor, onlar da böyle yapıyor. Reynie, televizyondan çok rahatsız oluyor. Buna rağmen kendisine "Televizyonu seviyor musunuz?" sorusu sorulduğunda tereddüt ediyor. Televizyonu sevmesi gerekiyormuş gibi hissediyor. Aslında tüm insanlar için durum böyle; televizyon aracılığıyla gönderilen mesajlar, insanların sinirlerini geriyor, onları rahatsız ediyor ama hepsi televizyonu sevdiklerini söylüyorlar.

Televizyonda verilen mesajların her birinin bir amacı vardır. Hepsi insanları kontrol etmeye ve birilerine fayda sağlamaya yönelik mesajlardır. Televizyon zaten kapitalizmin simgesi olarak bilinir. Tüketici toplumu yaratan, televizyondur. İnsanları bağlar, hiçbir işe yaramamalarını sağlar. Bütün kapitalist sistemin amacı budur. İnsanlara verdiği mesajlar ile, onları kendine bağımlı hale getirir. Televizyon, bunun en önemli örneği ve aynı zamanda yayılma aracıdır. Hiçbir yaşamsal önemi olmadığı halde, herkesin mutlaka televizyonu vardır. Televizyon aracılığıyla verilen mesajlara da herkes uyar. Örneğin; güzellik kavramı; uzun boylu, zayıf, açık tenli, renkli gözlü insanları kapsar. Bu kavramı yaratan televizyondur, daha geniş açılı bakacak olursak kapitalist sistemdir. Çocuklara küçücük yaşlardan başlayarak süt içirilir, diyet yaptırılır çünkü bu sistemde, hayatta kalabilmenin yolu budur. Kapitalist sisteminin başka bir ürünü olan Barbie bebekler de, çocukları bu konuda motive etmeye yöneliktir. Siz hiç şişko, tıfıl, sivilceli bir Barbie gördünüz mü?

Gizemli Benedict Derneği'nde, Bay Curtain kapitalist sistemin ta kendisidir. Televizyon aracılığı ile gönderdiği mesajlar, sadece kendisine fayda sağlayan bireyler yetiştirmeye yönelik mesajlardır.


BİREYSEL BAŞARI: Aydınlanmışlar İçin Öğretim Enstitüsü, bütün çocuklara aynı sınavları uygular. Bu sınavlarda başarılı olanlara rütbe verir, başarısız olanları yok sayar. Daha önce de bahsettiğim gibi; enstitünün kurucusu Bay Curtain; aslında kapitalist sistemin ta kendisidir. Bay Curtain, kendi işine yarayacak bireyler yetiştirir. Hatta yetiştirdiği kişilere "birey" bile denemez çünkü kendi düşünme yetenekleri yoktur. Bay Curtain'ın talimatlarına uyarlar. Onun öğretmek istediklerini öğrenirler.

İçinde yaşadığımız toplumda uygulanan, eğitim sistemi; Aydınlanmışlar İçin Öğretim Enstitüsü'nün uyguladığı sistemden farklı değildir. Ezberci bir sistemdir. Öğrencileri tek tip sınavla sınar. Sınavı geçebilenler toplumda yer edinir, geçemeyenler dışlanır. Ders saatleri yoğundur ama öğretilenler oldukça kısıtlıdır. Her sene, bir önceki sene ezberlenenlerin üstünden geçilir. Yenilikçi değildir. Eskiyi tekrarlar. Bazı durumlarda (örneğin; hükümetin değişmesiyle) geçmişi değiştirebilir. Sistemin yararı için çalışacak kişiler yetiştirir.

Gizemli Benedict Derneği'nin uyguladığı sınav ise; farklı şekilde çalışan beyinleri saptamaya yönelik 3 aşamalı bir sınavdır. Hem yazılı, hem uygulamalı olarak yapılır ve her bir birey kendi yetenekleri doğrultusunda değerlendirilir. Örneğin; Sticky çok gelişmiş bir zekaya sahipken, fiziksel anlamda güçlü değildir. Kate ise tam tersi; fiziksel olarak çok güçlü ama zeka kapasitesi daha kısıtlı bir çocuktur. Reynie analitik düşünme yeteneğine sahiptir. Constance, sınavda pek başarılı olamamasına rağmen, takıma girmeyi başarmıştır. Bunun sebebi ise; henüz 2 buçuk yaşında olmasıdır. Diğer çocuklar kadar başarılı olamasa da; yaşına göre muhteşem bir başarı sağlamıştır. 

Gizemli Benedict Derneği'nin uyguladığı sınav sistemi; bireyi, bireysel olarak değerlendirir. Herkesin kendi yetenekleri doğrultusunda elde ettiği başarıyı ölçer. Günümüzde, eğitim sisteminin en büyük eksiklerinden biri budur. Herkesi tek bir kalıba sokmaya çalışan kapitalist sistemin uyguladığı sınav sistemiyle, herkesten aynı alanda başarı beklenir. Oysa her bir bireyin yetenekleri ve ilgi alanları birbirinden farklıdır.


ÖZGÜRLÜK: Aydınlanmışlar İçin Öğretim Enstitüsü'nde hiç kural yok. Çocuklar tamamen özgürler. En azından okula yeni başlayan çocuklara söylenen bu. Bütün çocuklar özgür olduğuna inandırılıyor ve onlara en başta vaad edilen özgürlük gerçekten veriliyor ancak belli sınırlar çerçevesinde. Örneğin; çocuklar istediklerini yemekte özgürler ancak yemekhanede çıkan yemeklerden seçmek zorundalar. Çocuklar istedikleri yere gitmekte özgürler ancak onlar için yapılmış olan yollardan ayrılamazlar. Çocuklar birlikte istedikleri kadar vakit geçirmekte özgürler ancak belirtilen saatte odalarında olmalıdırlar.

Toplumun bize verdiği özgürlük, Aydınlanmışlar İçin Öğretim Enstitüsü'nün öğrencilerine verdiği özgürlükten farklı değil. Her bir bireyin kendi yolunu seçme özgürlüğü var ancak toplumda belli bir yere gelebilmek için; belirli seçenekler arasında seçim yapmak zorunda. Örneğin bir insan; öğretmen, doktor, mühendis olmayı seçebilir ama fesleğen koklayıcı olmayı seçemez çünkü böyle bir meslek yoktur. Toplumun, yazılı olmayan bazı kuralları vardır. Bu kurallara uymayan insanlar gerçek anlamda bir hapishaneye girmezler ama toplum, onları kendi içinde hapseder.

Toplumun kendi yarattığı hapishane, Faucoult'un Carceral sistemine benzetilebilir. Carceral, anayasanın halka indirgenmiş halidir. Bu sistemde, belli kurallar yoktur ama halkın yarattığı sosyal normlar vardır. Bu normlara uyulmaması durumunda halk, bireyi toplumdan dışlayarak, onu kendi içine hapseder. Yazılı kurallar olmadığı için bireyler, kendilerini özgür hissederler ama yaşadıkları her anda, başkaları tarafından yargılanmaktadırlar. Bunu yapan da kendileridirler. Kendileri, kendileri gibi olan insanları yargılar ve kendileri de kendileri gibi olan insanlar tarafından yargılanırlar. Gizemli Benedict Derneği'nde, Aydınlanmışlar İçin Öğretim Enstitüsü'nde uygulanan sistem de budur. Kuralları yaratan Bay Curtain olsa da, denetleyen kişi o değil, öğrencilerin kendisidir. Öğrenciler birbirlerini denetlerler, kurallara uymayanları ihbar ederler. Halbuki ihbar ettikleri, aslında kendileridir. Öğrenciler halk, Bay Curtain hükümettir. Halk, halkı hükümete ihbar eder.


CESARET: Korku, kötü bir histir. İnsanın kendini iyi hissedebilmesi için, korkularından arınması gerekir. Korkularından arınmak için ise korkularıyla yüzleşmesi gerekir. Bay Curtain'in icadı olan fısıldayıcı, insanları korkularından arındırıyor ama sadece geçici bir süre için. İnsanlara gerçek anlamda bir cesaret vermiyor. Yalnızca onların beynini uyuşturuyor. Reynie ve Sticky'nin en büyük korkusu fısıldayıcının kendisi çünkü uyuşturulmak istemiyorlar. Fısıldayıcıya karşı koyuyorlar. Fısıldayıcıya karşı koyarak, korkularıyla yüzleşiyorlar ve gerçek anlamda cesaret kazanıyorlar. "En büyük korku, korkmaktan korkmaktır" diye bir söz vardır. Bunu kimin söylediğini hatırlamıyorum ama Gizemli Benedict Derneği, bu sözü destekliyor. Kitapta sadece habercilerin fısıldayıcıyı kullanmasına izin veriliyor ve bütün çocuklar haberci olabilmek için birbirleriyle yarışıyorlar çünkü korkularının kolay yoldan yatıştırılması, onlara kendilerini çok iyi hissettiriyor. Bu hisse karşı koymak, gerçek bir cesaret istiyor.


KİMLİK: Kitapta yer alan kişilerin hemen hemen hepsi kimlik problemi yaşıyor. Öncelikle Gizemli Benedict Derneği üyelerinin, aileleri olmaması sebebiyle kimlikleri belirsiz. Sticky hariç hiçbirinin nereden geldiği bilinmiyor. Sticky'nin kimlikteki adı ile, günlük hayatta kullandığı adı birbirinden farklı. Kimlikteki adı George Washington olan Sticky'nin, bildiğimiz George Washington'la hiçbir ilgisi yok. Bunun yerine kendi kişiliğine daha uygun olan "Sticky" ismini kullanıyor çünkü okuduğu her şey zihnine yapışıyor. Sticky kelimesi Türkçe'de "yapışkan" anlamına geliyor. Milligan, fısıldayıcının kurbanlarından biri. Zihni, Bay Curtain tarafından ele geçirilmiş. Geçmişine dair hiçbir şey hatırlamıyor. Gerçek ismi de Milligan değil zaten. Rhonda Kazambe, sınavlar esnasında kılık değiştiriyor. Değişik bir peruk takıp, çocuk kılığına girerek, sınava girenleri test ediyor. Yani kitabın başında tanıştığımız Rhonda Kazambe, aslında gerçek Rhonda Kazanbe değil. İki Numara'nın bir adı bile yok. Ona kitap boyunca İki Numara deniyor. Son olarak Bay Benedict ve Bay Curtain; dışarıdan bakıldığında aynı kişi gibi görünseler de, birbirine taban tabana zıt iki insan. Kitapta; kimlik kavramı yok edilerek, kişilerin isimlerinin veya dış görünüşlerinin, onların karakterleri üzerinde bir etkisi olmadığı vurgulanıyor.